29 Haziran 2007 Cuma

duvar

27 Haziran 2007 Çarşamba

23 Haziran 2007 Cumartesi

...


21 Haziran 2007 Perşembe

otobüste

9 Haziran 2007 Cumartesi

metro


8 Haziran 2007 Cuma

Kanarya Mobilyaları - Felisberto Hernandez

Mobilya tanıtımları beni hazırlıksız yakalamıştı.Bir aylığına yakınlarda bir yerde tatile gitmiştim ve şehirde ne olup bittiğinden haberdar olmak istememiştim.Geri döndüğümde hava çok sıcaktı ve aynı günün gecesi sahile gittim.Odama oldukça erken döndüm, çünkü tramvayda olanlar yüzünden keyifsizdim.Sahile gitmek için tramvaya binmiş , koridor tarafına oturmuştum.Hava hala çok sıcak olduğu için heybemi bacaklarımın arasına alıp kollarımı havaya kaldırmıştım , gömleğim kısa kolluydu.
Koridordan geçenlerden biri bana, "İzninizle, lütfen," dedi.Çabuklukla, "Buyurun," diye yanıtladım.
Olanı biteni anlamamıştım, tek bildiğim korktuğumdu.O an birçok şey oldu.İlki, adam benden izin istemeyi henüz bitirmeden olup bitmişti ve onu yanıtladığım sırada o çoktan, sonradan nedense tükürük olduğunu düşündüğüm , soğuk bir şeyle çıplak kolumu ovuyordu.Ben "Buyurun," demeyi bitirdiğimde, kolumda bir acı hissettim ve üstü kocaman harflerle kaplı bir şırınga gördüm.
Aynı anda şişmanca bir kadın öteki taraftan geldi,"Sonra da bana," dedi.
Kolumla sert bir hareket yapmış olmalıyım ki eli şırıngalı adam, "Ah, boşa gidecek...az kaldı..."dedi.
Aceleyle, yüzümün halini gören öteki yolcuların gülüşleri arasında şırıngayı çıkardı.Ardından şişmanca kadının kolunu ovmaya başladı, kadın yaptıklarına büyük bir hoşnutlukla bakıyordu.Altından bastırıp kocaman şırıngadan az miktarda sıvı fışkırttı.O arada ben de şırınga boyunca sarı harflı yazıyı okudum:Kanarya Mobilyaları.Ne tanıttığını sormaya utandım ve ertesi gün gazeteleri okumaya karar verdim.Tramvaydan inmeden az önce, "Aşı olamaz, satmak için tanıtıyorsa görünür sonuçları olmalı ," diye düşündüm.Aslında bir şeyi tanıtıp tanıtmadığından da emin değildim; ama çok yorgundum.bunu dert edinmemeye karar verdim.Her halükarda herkesin içinde uyuşturucu şırınga edilmesine izin vermezlerdi.Yatmadan önce , belki de keyif ya da rahatlık yaratan bir madde olduğunu düşünüyordum.
İçimde bir papağan şarkısı duyduğumda henüz uykuya dalmamıştım.Ne herhangi bir şeyi anımsama ne de dışardan gelen sesleri ayrımsama yeteneğim vardı.Yeni bir hastalık gibi, olağan dışı bir şeydi, ama aynı zamanda renklerin müstehzi bir karışımı gibiydi de; hastalık, sanki her an şarkı söylemeye başlayacakmış gibi, insanı kendinden hoşnut ve neşeli hissettiriyordu.
Tüm bu hisler hızla geçti ve ardından daha somut bir şey geldi:Kafamın içinde bir ses yankılandı:"Merhaba, merhaba;Kanarya yayında...merhaba , merhaba, özel dinleti.Bu yayına duyarlı kişiler..."
Tüm bu sesleri, yataktan kalktığım yerde, henüz ışığı yakalamadan duydum; kendi etrafımda döndüm, sonra olduğum yerde durdum; bu seslerin kafamın içinden çıkması bana imkansız geliyordu.Tekrar kendimi yatağa bıraktım, sonunda beklemeye karar verdim.Biraz sonra Kanarya Mobilyaları'nın taksitli satışları hakkında bilgi verildi. Ve ardından, "Şimdi de sırada tango var,"duyurusu yapıldı.
Umutsuzca kalın yorganımın altına girdim, içimden gelen sesleri böyle daha açık seçik duymaya başladım, yorgan dışarının seslerini engelliyordu.Yorganı üstümden attım, odanın içinde dolaşmaya başladım; bu, kafamı biraz oyalıyordu,ama sanki duyma konusunda gizli bir inatçılığım vardı ve bu kabalığımdan şikayetçiydi.Tekrar yattım ve yatağın demirlerini tuttuğum anda tangoyu daha açık seçik duymaya başladım.
Kısa süre sonra kendimi sokakta buldum.Kafamda duyduğum sesleri duyan başka insanlar arıyordum. Gazete almayı , radyonun adresini öğrenmeyi ve şırınganın etkilerini yok etmek için ne yapılması gerektiğini sormayı düşündüm.O an bir tramvay geldi, bindim.Bir süre sonra yolların bozuk olduğu bir yerden geçtik ve gürültü çaldıkları yeni tango parçasını bastırdı; yine de aceleyle tramvayın içine baktım ve elinde şırınga başka bir adam gördüm; küçük bir çocuğa şırınga yapıyordu ve bazı çocuklar da çevresindeki koltuklara oturmuştu. Yanına gittim ve bir saat önce yapılmış şırınganın etkilerini yok etmek içinne yapılması gerektiğini sordum.
Şaşkınlıkla yüzüme baktı, "Yayını beğenmediniz mi?" dedi."Kesinlikle," diye yanıt verdim.
"Bir iki dakika bekleyin, birazdan maceralarla dolu bir roman başlayacak," dedi."Korkunç," diye yanıt verdim.
Adam şırınga yapmaya devam etti, başının gidip gelmesinden bir yandan da güldüğünü anlıyordum.Artık tango sesi gelmiyordu. Yine mobilyalardan söz ediyorlardı. Sonunda, şırıngalı adam, "Beyefendi, tüm gazetelerde Kanarya pastilleri ile ilgili bir haber çıktı.Eğer yayından hoşlanmadıysanız kısa sürede o pastillerden alın," dedi.
"Ama şu an tüm eczaneler kapalı ve ben delirmek üzereyim!"
O an ilanı duydum:
"Ve şimdi de özel olarak Kanarya Mobilyaları için yazılmış, 'Benim Sevgili Koltuğum' adlı şirri yayınlıyoruz."
Şırıngalı adam bana gizlice bir şey söylemek için kulağıma eğildi ve, "Bu durumunuzu başka bir yolla düzelteceğim.Size sadece bir peso'ya patlar, çünkü namuslu birine benziyorsunuz," dedi. "Eğer benden öğrendiğinizi söylerseniz işimi kaybederim, şirket pastil satışını destekliyor."
Bana sırrını söylemesi için onu sıkıştırdım. O zaman elini açtı ve , "Önce param," dedi.İstediğini aldıktan sonra dedi ki:"Sıcak suyla ayaklarınızı yıkayın bayım."

Notos Öykü - Haziran/Temmuz 2007